TÜRKİYEDE YASA VE ANAYASA SORUNU
Politika

TÜRKİYEDE YASA VE ANAYASA SORUNU

TÜRKİYEDE YASA VE ANAYASA SORUNU
Memleketimizde durmaksızın tartışılan bir konu var. Yasalar ve Anayasa. Bu tartışmalar yerinde mi peki. Bu fasıldan söylenenlerin içi gerçekten dolu mu? Söyleyenler gerçekten samimi mi. Mevcut yasaların demokratik olmadığından şikayetçi olanların gerçekten demokrasi diye bir derdi var mı sahi?


Anayasa, yasa dediğimiz şey, nihayetinde kağıda yazılı bazı kurallardan başka bir şey değil. Bu ülke Osmanlı’dan başlayarak pek çok kez anayasa yaptı. Bunların arasında en demokratik anayasanın 1921 anayasası olduğu söylenir. Ancak o da uzun ömürlü olmamıştır.


Bu kadar çok anayasa yapan Türkiye, yazılı anayasası olmayan İngiltere’den daha demokratik bir ülke olabilmiş midir? Elbette hayır. Çünkü demokrasi bir insan sorunudur. Kağıtlara yazılı hükümler, ancak uygulama ile anlam kazanırlar.


Şu an ülkemizde bazı eksiklikleri de olsa bir anayasa vardır. 12 Eylül cuntasının armağanı anayasaya bilmem kaçıncı kez müdahale edilmiş, iki kez referanduma gidilmiş, Cumhurbaşkanlığı Sistemi gibi ne olduğu belirsiz bir sisteme geçilmiştir. İlginç olan, yıllardır her dediğini yapabilecek bir güce sahip olan, meclisi devre dışı bırakan, yüksek yargı kararlarını işine geldiğinde uygulayan, Anayasanın amir hükmü gereği bağlayıcı olan Anayasa Mahkemesi kararlarını bile uygulamayan, uygulatmayan ilan edilmemiş koalisyon; şimdi de YENİ BİR ANAYASA ÇAĞRISI yapmaktadır.”
Bunu tek başlarına yapacak, referanduma bile götürecek sayıya sahip olmadığı için, mecburi olarak demokrasi ve birlikte hareket etme arzuları şaha kalkmış olmalı ki(!) yıllardır her türlü hakarete maruz bıraktığı muhalefeti, ortak davranmaya davet etmektedir.

Var olan yasaları, anayasa hükümlerini uygulamayan, devleti, Cumhurbaşkanı Kararnameleriyle idare eden bir yönetim anlayışının yeni anayasaya uyacağının garantisi var mıdır? Bu garantiyi, durmadan ona buna parmak sallayan, kendinden olmayan herkese terörist diyen, adam dövdüren, dövenlere nerdeyse “eline sağlık” diyen sayın Cumhurbaşkanı ve ortağı büyük düşünce adamı(!) Devlet Bahçeli mi verecektir?


Elbette ki hayır. Bugünkü yönetim kadrosunun yapacağı anayasanın, kurtun ağıl için, tilkinin kümes için hazırlayacağı nizamnameden bir farkı olmayacağı açıktır.


O zaman ne olmalıdır. Öncelikle tümüyle kontrolsüz, denetimsiz ve keyfi bir yönetim biçimi olan, gönülsüz siyasi evlilikleri zorunlu kılan ; üstelik hayırsız evlatların doğumuna vesile olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden vazgeçilmelidir.


Acilen Büyük Millet Meclisi ve Senatodan oluşan iki basamaklı bir parlamenter sisteme geçilmelidir. 250 milletvekili, 150 senatör yeterlidir. Bakanlar meclisten seçilmeli, meclisin şahsında millete hesap vermelidirler. Yasalar TBMM de hazırlanmalı; yürütme makamı, yasaları uygularken mutlak biçimde yargının denetiminde olmalıdır.
Bu sistem, sorunu tek başına çözmeye yetmeyecektir elbet. El atılması gereken iki temel yasa daha vardır. Bunlardan biri Siyasi Partiler Yasası, diğeri ise Seçim Yasasıdır. Mevcut Siyasi Partiler Kanunu, lider sultasına izin veren bir sistemdir. Şu an mecliste olan vekillerin nerdeyse tamamı lider vekilidir. Seçmenler milletvekili seçmemiş, sadece parti liderinin işaret ettiği listeyi onaylamıştır. Bunun adına seçim demek kocaman bir aldatmacadır.


Siyasi partilerde aday belirleme kesinlikle ön seçimle olmalıdır. Her seçim bölgesi, oy vereceği adayı kendisi belirlemeli, meclise gönderdiği vekilini bizzat tanımalı ve gerektiğinde hesap sorabilecek konumda olmalıdır.
Seçim yasaları Evren cuntasının armağanı olarak bugüne kadar değiştirilmemiştir. Çünkü, oy oranı yüksek mevcut partiler, bu sistemden çok memnundurlar. Bu seçim sistemi değişmeli, dar bölge seçim sistemine geçilmelidir. Seçim barajı % 3 düzeyine indirilmelidir. Bizatihi seçimin kendisi de iki basamaklı olmalı, seçmenler, ikinci bir tercih hakkına sahip olmalıdırlar.


Bugün Türkiye’de asıl tartışılması gereken şey, anayasa değildir. Hele mevcut yasaları, anayasayı yolgeçen hanına çeviren, oldu bittici bir yönetim anlayışına, ayrıştırıcı, saldırgan bir anlayışa sahip olan iktidar blokunun bunu gündeme getirmesi, abesle iştigaldir.


Bu ülkenin yasa ve anayasa yapmadan önce bir zihniyet devrimine ihtiyacı vardır. Bu kafalarla ülkeye demokrasi geleceğini ummak, Sahra Çölü’nde kar beklemektir.

En kalbi saygılarımla…
MEHMET MAHMUT YILDIZ-ŞAHLANIŞ PARTİ KURUCU GENEL BAŞKANI

turkbirligi.com.tr Kurucusu

2 Yorum

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir